Vergi tekniği raporu nedir

Yürütülmekte olan vergi incelemeleri birden fazla mükellefi veya vergi türlerini ya da aynı mükellefin birden fazla döneminin incelenmesinin gerektiriyorsa veyahut konu tek bir raporda ifade edilemiyorsa vergi tekniği raporu düzenlenir ve düzenlenen bu rapora da vergi tekniği raporu denir.

Vergi tekniği raporunun mükellefe tebliğ edilmemesi 

Vergi Tekniği Raporları, birkaç mükellefin ticari sır niteliğindeki bilgilerini barındırabileceği için genelde vergi daireleri bu raporları mahkeme aşamasından önce mükellefe tebliğ etmeme veya vermeme eğilimindedir. Vergi Tekniği Raporlarının VUK’un 5’inci maddesine göre, içerisinde diğer mükelleflerle ilgili bilgi ve belgeler olduğu için kendisine VTR kaynak gösterilerek ceza kesilenlere bu raporlar verilmeyebilir.

Vergi mahkemeleri, vergi tekniği raporlarının mükellefe ihbarnameyle birlikte tebliğ edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, savunma hakkının kısıtlandığı veya VTR’nin ihbarnameyi içinde barındıran tebliğ alındısına eklenmemesinin tebligat açısından esaslı şekil noksanlığı olduğuna yönelik kararlar verildiği görülmektedir. Bu durum yargılama anlayışında uzun süren bir konsensus olmuş ve birçok avukat da ihbarnamenin içeriğine dava açacağına, her dava açma dilekçesinde neredeyse VTR’lerin tebliğ edilmediği veya kendilerine verilmediğinden bahisle sürekli olarak savunma hakkının kısıtlandığı, tebligatların vergi tekniği raporlarıyla birlikte tebliğ edilmediği gibi soyut iddiaları ileri sürerek adil yargılanmadıklarını veya adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürer olmuştur.

Yeni Danıştay kararlarına göre vergi tekniği raporunun ihbarnameyle birlikte tebliğ edilmemesi 

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun Esas No:2020/9 Karar No:2020/2 sayılı kararında, ihbarnamelerin ancak aynı Kanunun 108’inci maddesinde belirtilen durumlardaki şekil noksanlıklarıyla esaslı şekil hatası olabileceğine karar vermiştir. Tebliğ alındısına VTR’nin eklenmemesi durumunda hatalı veya hükümsüz tebliğden bahsedilemeyeceği de ayrıca hüküm altına alınmıştır. Bu durum, uzun zamandan beri bu durumu sanki bir dava şartı gibi gören hukukçuların mahkemelerdeki en büyük kozlarını da ellerinden almıştır.

İYUK’un 20’nci maddesine göre vergi mahkemeleri davayı “re’sen araştırma ilkesi” gereğince yürütmek durumundadır. Bu nedenle ihbarnamenin tebliğ aşamasında, tebliğ alındısına VTR ek yapılmazsa bile, ilgili mahkeme İYUK’un 16/5 ve 21’inci maddeleri gereği vereceği “ara kararla” birlikte VTR’yi ilgili kurumlardan isteyebilecek ve dolayısıyla da VTR ve eklerini davacı olan mükellefe aktarabilecek veya mükellefler mahkemeden VTR’yi talep edip savunmasını da ona göre yapabilecektir.

Dolayısıyla mükellefin dava açmasıyla birlikte ilgili mahkeme İYUK 20/1e göre VTR’yi ilgili kurumlardan temin ederse, aynı Kanunun 20/2 maddesine göre de davacıların vergi tekniği raporlarından haberleri olacaktır. Bunun yanında, İYUK 21’inci maddesine göre de davalı idare dava dosyasına sonradan da VTR’yi ekleyebilecektir. Bu durumda ayrıca davacı mükellefin savunmasını tam olarak yapmasına imkan verecektir.

Öte yandan, Danıştay’ın Esas No:2018/355 Karar No:2018/643 sayılı kararının da bu paralelde olduğu, dolayısıyla vergi veya vergi ceza ihbarnameleriyle birlikte vergi tekniği raporunun mükellefe tebliğ edilmemesi veya mükellefin başvurusu üzerine vergi dairesinin VTR’yi mükellefe vermemesinin, adil yargılanma hakkını etkilemeyeceğine hüküm altına alınmıştır.

Yargılamadaki eksiklikler savunma hakkının kısıtlanmasında ne kadar etkili

Mükelleflere VTR kaynaklı incelemeler sonucunda ceza kesilmiş veya tarhiyat yapılmış ve vergi tekniği raporu mükellefe tebliğ edilmemiş ise önemli olan mesele, bu kısıtlamaya telafi eden olanakların mahkeme aşamasında mükellefe sunulup sunulmadığıdır. Yani, mahkeme aşamasında mükellefin VTR’yi talep etme veya ulaşma imkânı varsa savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülemeyecektir. Kaldı ki; mahkeme aşamasında mahkeme VTR’yi ilgili idareden resen isteyebileceği gibi mükelleflere de mahkeme aşamasında bunu isteme ve mahkeme kaleminde görme hakkı tanınmıştır. Bu nedenle, VTR’nin mükelleflere verilmediği veya tebliğ edilmediği dolayısıyla dava açılan durumlarda, mahkeme kalemlerinde bizzat veya avukatları aracılığı ile VTR’yi isteyebilecek veya inceleyebileceklerdir.

Öte yandan, eğer vergi mahkemeleri resen araştırma ilkesine göre ilgili idareden VTR’yi istememiş ise veya davacı mükellef hakkı olduğu halde mahkeme aracılığı ile VTR’yi talep etmemiş ise bu durumda yargılama hakkının kısıtlandığının ileri sürülmesi iyi niyetli bir davranış olmayacaktır. Davalı vergi idareleri, ilk derece mahkeme aşamasında VTR’yi mahkemeye kendiliğinden sunmuş ise zaten davacı olanlar, VTR’nin içeriğinden haberdar olacaktır. Dolayısıyla burada VTR’nin içeriğinden haberleri olmadığı sebebiyle savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülemeyecektir. Bunun yanında, VTR vergi dairesince ceza kesilen kişiye verilmemiş olsa bile, ilk derece mahkemesinde ilgili VTR mahkemeden talep edilebileceği için veya talep etmesi gerektiği için kendilerine VTR’ye istinaden ceza kesilenler, Bölge İdare Mahkemesi’nde kendi iddialarını ileri sürebilecek ve kendisini tam manasıyla savunabilecektir.

Mahkeme aşamasında VTR’nin içeriğinden haberdar olunması durumu

Yukarıda ifade edildiği üzere, kendisine vergi ceza ihbarnamesiyle birlikte Tebliğ Alındısı ile birlikte VTR’nin verilmemesi veya tebliğ edilmemesi hallerinde, eğer yargılama aşamasında dava açma dilekçesinde veya cevap dilekçelerinde VTR mahkeme aracılığı ile ilgili idareden talep edilmezse, veyahut ilgili idare VTR’yi resen mahkemeye sunmuş ise savunma hakkının kısıtlandığı iddiası iyi niyetli olarak değerlendirilemeyecektir.

Ayrıca, eğer VTR’deki tespitler mahkeme kararına işlenmişse davacı mükellefte bu bilgi ve belgelerden bilgisi olmuş olacaktır. Davacı mükellefin ilk derece mahkemesi kararında VTR’deki iddiaların işlenmesi ve davacı mükellefin bunlara BİM’de itiraz etme imkânının olması sonucunda, savunma hakkında meydana geldiği iddia edilen kısıtlanma da telafi edilmiş olacaktır.

Bunun yanında, davacı mükellefin ilk derece mahkemesine ulaştığı VTR’nin içeriğindeki bilgi veya belgelere BİM aşamasında ayrıca itiraz edip etmediği de dikkate alınmalıdır. İlk derece mahkeme aşamasında içeriğinden haberdar olduğu VTR’deki bilgilere BİM aşamasında itiraz edilmemesi durumunda savunma hakkının kısıtlandığı zaten ileri sürülemeyecektir.

Mahkemelerin resen araştırma ilkesi gereği ne yapılmalı

Vergi mahkemeleri re’sen araştırma yapıp dosyadaki bütün bilgi ve belgeleri toplayıp ona göre karar vermek zorundadır. Vergi mahkemesi, davacı mükellef talep etmezse bile eğer dava açma dilekçesinde VTR’nin tebliğ edilmediği ve/veya VTR’nin tebliğ edilmemesinin savunma hakkını kısıtladığı gibi iddialar varsa, kendi görevi olan re’sen araştırma ilkesi gereği VTR’yi ilgili idareden istemek zorundadır. Böyle bir durumda eğer vergi mankemesi VTR’yi ilgili idareden istemez ise o zamanda eksik araştırmaya göre karar vermiş olacak ve kendi görevini tam olarak yapmamış olacaktr.

Vergi tekniği raporlarıyla ilgili ne yapılmalı

Eğer bir vergi tekniği raporuna istinaden VİR raporuyla ceza kesiliyorsa ve ilgili VTR’de de ceza kesilen kişinin görmemesi gereken başka mükelleflerin ticari sır niteliğinde bilgi veya belge varsa, bu takdirde yazılan vergi inceleme raporunda kaynak VTR’deki ilgili bilgilere özet halinde yer verilmelidir. Bu takdirde, VTR’nin verilmemesi durumunda mükelleflerce savunma hakkının kısıtlandığı yönünde mazeretleri ileri sürmelerini engelleyecektir.

Bu durumda da kendisine ister mahkeme aracılığı ile olsun isterse de doğrudan VTR tebliğ edilenler, başka mükelleflerle ilgili olarak öğrendikleri ticari sırlarla ilgili olarak, VUK’un 5’inci maddesi kapsamında ticari sırları saklamak zorunda olacaktır. Aksi takdirde, kendisine vergi tekniği raporu tebliğ edilenler, mezkur Kanunun 5’inci maddesi kapsamında vergi mahremiyetini ihlalden yargılanabilecektir.

Vergi tekniği raporlarının mükellefe tebliğ edilmesi nedeniyle ticari sırların ifşası durumu

Vergi tekniği raporlarının ister normal yollardan isterse de vergi mahkemesi aracılığı ile davacı mükelleflere tebliğ edildiğinde, VTR’nin içeriğindeki başka mükelleflerin ve onlarla ilişkili kişilerin ticari bilgileri ifşa olacaktır. Bunlar ticari hayatın devamı için telafisi imkansız zararlar doğurabilecektir. Çünkü ticari sırlar ifşa olduktan sonra bunları ifşa eden kişilerin vergi mahremiyetini ihlalden yargılanması, ticari sırları ifşa olanlar açısından ortaya çıkan olumsuz durumu değiştirmeyecektir veya onların zararını telafi etmeyecektir.

Kimliği ne olursa olsun VTR dolayısıyla başka mükelleflerin bilgilerine veya ticari sırlarına ulaşan kişi veya kurum veyahut bunların yöneticileri veya bunların vekilleri, mahkeme kaleminde görevli olanlar ve yargılamayı bizzat yürütenler, VUK’un 5’inci maddesi kapsamında ticari sırları saklamak zorunda olacaktır. Buna aykırı davrananlar mezkur Kanunun 362’inci maddesine göre TCK’nın 239’uncu maddesine göre ticari sırların ifşası ile yargılanacak, aynı zamanda başka kanunlara göre suç oluşturuyorsa ona göre de yargılanması gerekecektir. Ayrıca ticari sırlar ifşa olduktan sonra ortada vergi dairesinden mahkeme kalemlerine ve mükellefler ile onların vekillerine kadar çok farklı kişiler olduğu için ticari sırların ifşasını kimin yaptığını bulmak ta çok kolay olmayacaktır. Bunun yanında, ticari sırları ifşa olan firma ve kişilerin ayrıca ilgili kişilere tazminat davası açma hakkı da doğabilecektir.

Bu nedenle, VTR’lerin dolaşımının mümkün olduğu kadar sınırlandırılması ve ilgili kurum ve kuruluşların bu konuda azami dikkat göstermesi gerekmektedir.

Pişmanlık ve ıslah ile ilgili açıklamaya buradan ulaşılabilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi buraya girin